DUVAR – Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin Meclis’teki grup toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Sancar, milletvekilleri Habip Eksik ve Sait Dede’ye yönelik polis saldırısına karşı Meclis Başkanı Mustafa Şentop’un sessizliğine tepki gösterdi.
Sancar Kürt sorunuyla ilgili ise, “Tekrar tekrar söylüyoruz, Kürt sorununda çözüm müzakeredir, diyalogdur, mutabakattır, siyaset zeminidir. Bunun dışında hiçbir yol bizi emeğin hakkının gerçekleştiği demokrasinin inşa edildiği büyük barışın kurulduğu bir ülkeye ve geleceğe götürmez” dedi.
Mezopotamya Ajansı’nın aktardığına göre Ankara’da 10 Ekim 2015 tarihinde “Barış ve demokrasi” mitingine yönelik IŞİD’in bombalı saldırısında 104 kişinin yaşamını yitirdiği katliamı değinen Sancar, “Ankara’da toplanan yüzbinlerce insanı hedef aldılar, hunharca katlettiler. Barış özlemlerine kanlı bir gölge düşürdüler. Bizden kopardıkları 104 canı buradan bir kez daha saygıyla ve minnetle anıyorum. Bu katliamı yapan ve planlayan IŞİD mensuplarına zemin oluşturanların, yol verenlerin, bu katliamın yarattığı kaos ikliminden beslenenlerin kimler olduğunu biliyoruz. Halklarımız da biliyor” dedi.
‘FAŞİZM KATLİAMLA İNŞA EDİLİR’
Katliamın ardından Türkiye’de rejim değişikliğine gidildiğini hatırlatan Sancar, “10 Ekim Katliamı şimdi içinde bulunduğumuz rejimi kurma girişimlerinin en önemli köşe taşlarındandır. Faşizan rejimler kan ve katliamla inşa edilir. Şiddet ve savaş politikalarıyla ayakta kalmaya çalışır. İşte bu katliam da tam da böyle bir hedefe göre planlanmış yol verilmiş ve gerçekleştirilmiştir. Sonrasını düşünürsek aşama aşama bu faşizan rejimin nasıl kan ve katliam üzerine kurulduğunu görebiliriz. Ardından başka katliamlar da yaşandı. Saldırılar devam etti. Toplumu esir alan bir korku iklimi yaratmaya çalıştılar” diye belirtti.
‘BARIŞ MÜCADELESİ GÜÇLÜ BİR DİRENİŞTİR’
“Halkın iradesini sindirmek, halkın sesini keserek yol alabileceklerini planlıyorlardı” diyen Sancar, “Bunu unutmayalım, unutturmayalım. Bu politikaların hedefi tam da katliamları ve kanı toplumu sindirmek için bir politikanın ürünü olduğunu bilelim. 10 Ekim emek, demokrasi ve barış şiarıyla gerçekleşmiş bir kitlesel buluşmaydı, en temel talep barıştı. Bazıları barış kelimesinden çok hoşlanmıyor. Bu iktidarın barış kelimesinden hiç hoşlanmadığını, hatta büyük nefret duyduğunu biliyoruz. Sanki başka kesimler için söylüyorum, barış talebi bir zayıflık, barış mücadelesi kolaycılık gibi algılanabiliyor. Aslında barış talebi ve mücadelesi, kan ve katliamla kurulmak istenen rejimlere karşı en etkili yoldur. Çünkü barış mücadelesi aynı zamanda katliam ve kan politikalarına karşı cesur bir ayağa kalkıştır, itirazdır, güçlü bir direniştir. O nedenle barış derken kastettiğimizin ne olduğunu herkes iyi anlamalı. Biz barış talebini dile getirirken, barış mücadelesi için buluşmayı, büyütmeyi hedeflerken, tam da bu kan ve katliam faşizan rejimine karşı mücadeleyi esas alıyoruz. Bu olmadan bu rejimle kitlesel bir buluşmayı gerçekleştirerek mücadele etmek de zordur, eksik kalır. Barış talebimiz, o nedenle kana katliama zulme zorbalığa faşizme karşı güçlü bir direnişin sembolüdür, adresidir” ifadelerini kullandı.
İktidarın yeni rejimi kurarken yeni bir hafıza oluşturmayı da hedeflediğini sözlerine ekleyen Sancar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“HAFIZAYI YOK ETMEK İSTİYORLAR: Her yeni rejim anca yeni bir hafızayla ayakta durabileceğini düşünür. Kendi hikayesini yazarak, eski hafızayı silerek, varlığını sürdürebileceğine inanır. Oysa tam da bu noktada, bizim yapmamız gereken bu hafızaya bu hafıza inşasına, mühendisliğe karşı bir şekilde durmaktır. Bu topraklarda ve dünyada her türlü sömürüye soyguna kaynaklık eden, savaş politikalarına karşı her zaman büyük bir barış iradesi olmuştur. Bu toplumda da olmuştur. Örneklerini sırlamama gerek yok. Barış mücadelesi, bu topraklarda kökleri güçlü, bir gelenektir. Şimdi bu hafızayı yok etmek istiyorlar. Sömürüye talana kana karşı güçlü bir emek, demokrasi ve barış iradesinin ortaya çıkmasının köklerini kurutmak istiyorlar. Yaratmak istedikleri hafıza, savaş ve şiddet hafızasıdır. Böyle bir hafızayı yarattıklarında eskiyi unutturabileceklerini de düşünüyorlar. Bunun somut uygulamalarını her gün yeniden yeniden görüyoruz.
KİTLESEL ANMA 7 YILDIR ENGELLENİYOR: Mesela 10 Ekim’de katliama giden yolun bütün devlet birimlerince nasıl açıldığını gördük. 7 yıldır yargılamaların nasıl bir mizansenle yürütüldüğünü görüyoruz. Bütün bunlar tam da bu hafıza mühendisliğinin birer parçasıdır. Bu hafızayı yok edebildiklerinde unutturduklarında unutmayı sağladıklarında tarihi kendileriyle başlatabileceklerine inanıyorlar. Yanılıyorlar. Dün anmaya giderken, bundan önceki yıllarda olduğu gibi sayısız engel çıkardılar. Kitlesel bir anmayı yıllardır engelliyorlar, bir anıtın dikilmesine bile izin vermiyorlar. Çünkü eğer kitlesel bir anma olursa, oraya bir hafıza anıtı dikilirse, unutmanın kolay olmayacağını, unutturmanın mümkün olmayacağını biliyorlar.
HDP FİKRİYATI BÜYÜYOR: Katliama giden yolu açmak serbest, yargılamalarda hakikatin üstünü örtmek serbest, anma ve yas yasak. İşte bunların hepsinin temelinde çok daha derin hedefler yatıyor. Toplumu şiddet savaş politikalarıyla terbiye ederek, bu faşizan rejimin yerleşmesini hedefliyorlar. Ama karşılarında vazgeçmeyen, geleceği inşa konusunda kararlığından zerre taviz vermeyen bizler varız. Bizler burada durdukça ve kararlılığımızı sürdürdükçe, halkların desteği artıyor. Halklar destek verdikçe, HDP fikriyatı ve HDP örgütlülüğü büyüyor. Alternatifin mümkün ve gerçek olduğu duygusu yayılıyor. Bize kızgınlıkları, öfkeleri düşmanlıkları da asıl buradan kaynaklanıyor. Bunca kuşatmaya, saldırıya rağmen dimdik ayakta duran büyük bir kitle var güçlü bir irade var. Köklü bir fikriyat var. O nedenle korkuyorlar saldırılarına yenilerini ekliyorlar.
KÜRT HALKINDAN KORKUYORLAR: Halka saldırdılar, halkın temsilcilerine saldırdılar. Vekilleri darp ettiler, Habip Eksik arkadaşımızın ayağını 3 yerden kırdılar. Tanıklar ve az sayıdaki elimizdeki görüntü bunun planlı olduğunun kanıtıdır. Bilinçli bir saldırıdır. Keşke bütün görüntüler ortaya çıksa da tek kelime edemeyecekleri gerçekleri bütün topluma gösterme imkanımız olsa, gerçi buna gerek yok her şey apaçık ortada. Düşmanlık politikaları ve savaşa karşı direniş iradesi ürkütüyor, korkutuyor, öfkelendiriyor hırçınlaştırıyor. Bu düşmanlıkların içinde bir tanesi var ki onların kendileri için ayakta durma sütunudur. Böyle görüyorlar. Nedir o düşmanlık, Kürt düşmanlığı, Habip Eksik ve diğer arkadaşlarımıza hunharca saldırmanın temelinde Kürt halkının iradesine saygısızlık, Kürt halkının mücadelesinden duyulan korku var. Bunu bilelim.
ŞİDDETTE SINIR TANIMIYORLAR: Ama hiçbir saldırı bugüne kadar bizleri korkutmadı, bizleri ısrardan inattan mücadeleden alıkoymadı. Gene başaramayacaklar. Her saldırı onlara daha fazla çürüdüklerini gösterecek bir acizliktir. Saldırdıkça batıyorlar, battıkça daha çok saldırabilirler ancak bunları durduracak güç var. Bu güç burada. Sesini duyurmaya çalıştığımız milyonlardan gelen güçlü iradedir. Kuvvetli iradedir. Kürt halkının boyun eğmeyen inadıdır. Ve Kürt halkıyla diğer kesimler, emekçiler arasında köprüleri sağlam bir şekilde kurmaya azmetmiş HDP’dir. Düşmanlıkta, şiddet politikalarında sınır tanımıyorlar. Sadece siyasal alanı şiddetle boğmakla kalmadılar, toplumu bizzat bir şiddet arenasına çevirdiler.
ŞİDDET TOPLUMU YARATTI: Bu iktidar bir şiddet toplumu yarattı. Eğer sanatçılar sahnede, konserde saldırıya uğruyor, öldürülüyorsa, bu kendine hak gören yandaşların ya da yandaş sananların cüretindendir. Bu cüreti de iktidardan alıyorlar. Onur Şener’in katledilmesi bir tesadüf, münferit bir olay değildir. Her gün onlarca kadının şiddete uğraması, yıllar içinde binlerce kadının kıyımı bu şiddet toplumunun en açık göstergesidir. Bizler böyle bir toplum içinde yaşamak istemeyen milyonların gerçek umuduyuz. Bizler gençleri şiddet dolu bir gelecek için bugünden rehin alan, aciz bırakmaya, umutsuz kılmaya uğraşan bu iktidara ve zihniyete karşı gerçek alternatifiz. Bizlerin hedefi sömürülen, dışlanan, ötekilerle birlikte büyük barışı kurmaktır.
BARIŞI GERÇEKLEŞTİRECEK HDP FİKRİYATIDIR: Tıpkı 10 Ekim mitinginde kullanılan şiar gibi, büyük barış aynı zamanda emek mücadelesidir. Büyük barış mücadelesi aynı zamanda bu ülkede yaşayan herkesin eşit yurttaşlıkla yaşayacağı bir toplum inşa etmektir. Biz bunların hepsinin iç içe olduğunu biliyoruz. Burada Kürt sorunun özel bir yeri olduğunu da biliyoruz ve söylüyoruz. Çözümsüzlük politikalarının bu ülkede savaş politikalarını derinleştirmeyi sağladığını da biliyoruz. Savaş politikaları derinleştikçe soygunun, çeteleşmenin, açlığın yaygınlaştığını da biliyoruz. 7 yıl önce olduğu gibi aynı şiarla haykırıyoruz; barış, emek ve demokrasi. Bunlar ekmek gibi, su gibi ihtiyaç duyduklarımızdır, bunları gerçekleştirecek olan HDP fikriyatıdır. Halkların ortak mücadelesidir.
SINIR ÖTESİNDE SUİKASTLARI HAK GÖREN ANLAYIŞ: Şiddet politikasını sınır içinde sınır dışında her türlü araçla, sürdürerek ayakta kalmayı hesaplıyor bu iktidar. Bunu görmemiz gerekiyor. Toplumun bütün kesimlerinin görmesi gerekiyor. Sınır ötesinde suikastları kendine hak sayan ve bunu itiraf etmekten çekinmeyen anlayışı görelim. Nagihan Akarsel’in katledilmesi de Deniz Poyraz’in vahşice öldürülmesi de aynı zihniyetin, aynı politikaların sonucudur. Bu ülkede bugün yoksulluk ve açlık bu kadar yaygınlaşmışsa, tam da bu politikalarda ısrarın sonucudur. O yüzden diyoruz ki savaş ve sömürüye hayır, taviz yok, hiçbir şekilde geri adım atmak yok.
KÜRT SORUNUNDA ÇÖZÜM MÜZAKEREDİR: Kürt meselesinde çözümsüzlüğün yol açtığı sonuçları bıkmadan, usanmadan anlatıyoruz. Kürt düşmanlığının bu iktidarın en önemli özelliği olduğunu varoluş niteliği olduğunu hep söylemeye devam edeceğiz. AKP Genel Başkanı, ‘Kürt meselesi yoktur, Kürt meselesi gibi üzerimize giydirilen deli gömleği vardır’ dedi. Bu ülkeye çözümsüzlüğü dayatan zihniyettir. Kürt sorununda çözümsüzlüğü dayatan zihniyet, bu ülkeyi çelik bir kafesle tekçi bir anlayışla yönetmeyi kendi varlık sebebi gören iktidarın sebebidir. Her alanda aynı anlayışı görüyoruz, her alanda ayanı anlayışa karşı mücadelemizi sürdürüyoruz. Bunda kararlılığımızı da her fırsatta ortaya koyuyoruz. Tekrar tekrar söylüyoruz, Kürt sorununda çözüm müzakeredir, diyalogdur, mutabakattır, siyaset zeminidir. Bunun dışında hiçbir yol bizi emeğin hakkının gerçekleştiği demokrasinin inşa edildiği büyük barışın kurulduğu bir ülkeye ve geleceğe götürmez.
SALDIRI BASİT BİR OLAY DEĞİL: O nedenle bir an önce, bu savaş politikalarına, toplumu şiddet sarmalına mecbur eden bu iktidara karşı güçlü bir barış iradesini demokrasi ve emek mücadelesini örme mecburiyetimiz var. Bu bizim halklarımıza karşı sorumluluğudur. Çağrımız da bu ülkenin bu düzenden mağdur olan mazlum olan bütün insanlaradır. Biz çağrımızı doğrudan vicdanlara, halkımızın kalbine yapıyoruz. Gelin bu yolda birlikte yürüyelim ve bu düzeni durduralım, bu iktidarı durduralım, bu düzeni değiştirelim. Bu iktidarı değiştirecek güç var bizde. Habip Eksik arkadaşımıza saldırı basit bir olay değildir. Bunu savunmaya kalkan bir suç işleri bakanı var. En son konuşması gereken kişi, fırsat buldukça buradan hemen suçlarını örtecek manevralara başvuruyor.
AK PARTİLİLERE SESLENDİ: İzin verin de AKP’ye destek sunan sevgili kardeşlerime seslenmek istiyorum. Bu kadar kirlilik, pislik her türlü suçla irtibat, iltisak, çeteleşme zihniyeti İçişleri Bakanlığına hakim iken, sizlerin vicdanı sızlamıyor mu? Sizler bunu kendinize hak ve reva görüyor musunuz? Biliyorum AKP’ye destek veren sevgili kardeşlerimizde de bu rahatsızlık var. Çekinmeyin. Alternatifsiniz değilsiniz. Hiçbir insan bu ülkede seçeneksiz değildir. Alternatif var. Alternatif HDP’dir, HDP’nin kurduğu ittifaklar, büyüttüğü ortak mücadeledir. Bu iktidarın ayakta kalabilmek için kurduğu manevraların artık neler olabileceğini tecrübemiz ve ödediğimiz bedellerle biliyoruz. Bunları boşa çıkarmak da hepimizin ortak görevidir.
EŞİT YURTTAŞLIK TALEBİ: Şimdi bir Alevi programı açıklıyorlar. Evet, bir proje hazırlıyorlar, bütün Alevi kurumlarını, Cemevlerini Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı bir birim tarafından yönetmeyi planlıyorlar. Bu iktidar Alevilerin eşit yurttaşlık talebini hiçbir şekilde dikkate almıyor. Sadaka, inayet politikasıyla bir yere varmaya çalıştı. Şimdi Alevilerin bin bir emekle ve bin bir çabayla oluşturdukları öz kurumlarına kayyım atamaya çalışıyorlar. Ama biz biliyoruz ki Alevi halkı da toplumu da bu oyunları görüyor. Bunları boşa çıkaracak, bir iradeye sahiptir. Alevilerin tek talebi var, bunu kabul et gerisi boş. Eşit yurttaşlık.
GELİN CANLAR BİR OLALIM: Cemevlerini ibadethane olarak kabul edeceksin. Kayyımla yönetmek değil, kendi kendini yönetme hakkını tanıyacaksın. Kendi kurumlarını kendi iradeleriyle düzenleme tanıyacaksın. Bunun dışında başvuracağınız her yol bizzat kendi kontrolünüzde bir Alevilik yaratma hesabı olacaktır. Bu hesap da Alevi canlarımızın iradesinden birikiminden ve mücadelesinden dönecektir. Tek bir söz yeter, gelin canlar, bir olalım. Bu zulme karşı hileci, oyuncu bu çeşitli kumpaslarla hakları gasp etmeyi, kurnaz bir şekilde yapabilen iktidara karşı bir olalım. Gelin canlar bir olalım, hilekarlığa, kurnazlığa karşı duralım, diyoruz. Değerli arkadaşlar iktidar şimdi yeni manevralar peşinde dedik, seçime hazırlanıyor bir yandan baskı, şiddet politikaları öbür yanda kurnazca manevralar.
DARBE ANAYASASINDAN BETERİ OLUR: Bir tanesi de Anayasa tartışması, bizim tutumumuz açık, darbe anayasalarından kurtulmamız gerekiyor. Bunu en çok söyleyen, bu konuda en çok çalışan, hazırlığı olan biziz. Eğer gerçekten bu ülkeye sivil özgürlükçü, demokratik bir anayasa kazandırmak gibi bir istek varsa ön şartı sivil, özgürlükçü, demokratik bir ortam yaratmaktır. Halkın oylarıyla seçilmiş vekilleri meydanlarda darp edeceksin, ağzını açana soruşturma açacaksın, savcıları üzerlerine salacaksın, halkın vekilleri konuştuğunda bile fezlekeleri sıraya koyacaksın sonra gelin yeni bir anayasa tartışalım. İyi ne güzel. Hepimizin ağzını bağlayın ondan sonra da ‘gelin anayasa yaptık’ deyin. Bu şartlarda yapılacak anayasa açık söylüyorum darbe anayasasından beter olacaktır.
YOLU TEMİZLEMEDEN ANAYASA TARTIŞMASINA GİRERSENİZ MAYINA BASARSINIZ: Darbe anayasasından kurtulmak istiyorsak toplumun en geniş kesimini kapsayacak en büyük toplumsal mutabakatı hedefleyecek demokratik sivil özgür bir yol açmak lazım. Eğer yolu temizlemeden anayasa tartışmalarının içine girerseniz, ilk adımda mayına basarsanız. Bizde de o göz yok kusura bakmayın, samimi bir anayasa tartışmasına varız ama önce yol temizliği önce mayınları temizleyelim. İstediğiniz kadar öneri sunalım bütün topuma ve muhalefete söylüyorum. Gelin yol temizliği üzerinde bizler uzlaşalım. Bu gündemi de toplumsal ve siyasal muhalefet sahiplensin. İktidarın boş manevra alanı bulmasına izin vermeyelim. Öyle tepinip kendince hegemonyasını artıracağı hamleleri baştan boşa çıkaralım. Bizim gücümüz var önerilerimiz var samimiyetimiz var. Bu iktidara değil halka bu ülkenin toplumuna, toplumsal ve siyasal muhalefete seslenerek, söylüyorum. Bizler birlikte demokrasi barış ve emek için bir araya gelip temel konuları konuşursak işte iktidarın bu manevraları da duman olup gider. Seçimlere az bir süre kaldı anayasa tartışmalarını buraya sıkıştırmak istiyorlar, önerimiz açık ama biz gerçeğin ne olduğunu da imkanların da nerede olduğunu da biliyoruz. Bu ülkeye eşit yurttaşlığa dayalı bütün halkların ve inançların özgür ve eşit yaşadığı yerel demokrasinin kurumsallaştığı güçlü demokratik bir sistemin inşa edildiği anayasayı HDP ve ittifakları ve ortak mücadele yürüttüğü bütün demokrasi güçleri bu iktidarı gönderdikten sonra mutlaka yapacaktır. Bizler yapacağız.
BOŞUNA UĞRAŞMAYIN, GİDECEKSİNİZ: İktidar ekonomide de benzer hamleler yapıyor. İşte göz boyayan ama kendince varlığını sürdürmesini sağlayacak adımlar paketler ilan ediyor. Esnafa ucuz kredi vereceklermiş. Esnafı düşünüyorsanız krediye ucuz faizle değil faizsiz verin. Esnafı bu duruma siz düşürdünüz. Hani faiz haramdı? Hani düşürüyorsunuz faizi. Milyonlarca esnaf kan ağlıyor, sizler bankalara sürümden kazandıracak hileli, kurnaz yöntemleri çözüm olarak sunuyorsunuz. Bunu kimse yutmaz. Belki de bir amaçları şu, ülkenin kaynaklarını şimdi istediğimiz kadar çarçur edelim dağıtalım açalım kesenin ağzını böylece eğer seçimi kazanabilirsek sonra acı reçetelerle bunu bedelini topluma ödetirim kazanamazsak sonraki iktidara enkaz devredelim. Yok böyle yağma. Bunun farkındayız. Bu manevralarınızı boşa çıkaracak güce ve birikime sahibiz. Boşuna uğraşmayın gideceksiniz. AKP Genel Başkanı geçen bir konuşmasında ilginç bir itirafta bulundu. ‘Yolsuzlukların olmadığı rüşvetin olmadığı, yoksulluğun olmayacağı bir Türkiye’yi biz yapacağız’ diyor. Hay Allah, ne diyeyim. 21 yıldır biz yönetiyoruz, özür dileriz bu ülkeyi yolsuzluğa rüşvete batırdık, şimdi alternatif geliyor sizi kurtaracak. Bari halkın aklıyla alay etmeyin. Demek ki bir yolsuzluk düzeni kurmuşsunuz, iki rüşveti çok normal olağan bir olay haline getirmişsiniz, yoksulluğu derinleştirmişsiniz, şimdi Türkiye’ye bu hale getiren siz değilmişsiniz gibi buradan siz çıkaracaksınız öyle mi? Hayır. Siz yolsuzlukla, yoksullukla ve rüşvet çarkıyla çeteleşme düzeniyle varlığınızı sürdürmeyi hedefliyorsunuz.
DEZENFORMASYON YASASI: Düzeni de bunun üzerine kurdunuz bunun dışında bir yolda yürüme imkanınız kalmamıştır çünkü batmışsınız bu batağa. Ama toplumu da kendinizle birlikte bu bataklığa çekmenize izin vermeyeceğiz. Çok kullandığım bir söz bu iktidar yalan, talan ve kan rejimi yaratmıştır. Bizler de bu rejimi mutlaka değiştirecek alternatifi yaratmaya azmettik. Fikriyatla, programla, mücadeleyle yalan bunların var oluş sebebi. İşte sansür yasası. Zaten baskılar almış gidiyor zaten medyayı tekellerine almışlar kalan birkaç mecrayı da susturup böylece hiçbir itirazın duyulmayacağı bir toplum düzeni yaratmak istiyorlar. Dezenformasyon yasası diye bir şey getirdiler. Valla dezenformasyonla mücadele etmek istiyorsanız, yapacağınız ilk iş Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığını kapatmak olmalıdır. İletişim Başkanlığını lağvedin, toplumu yalan ve çarptırılmış her türlü bilgiden korumanın adımını atmış olacaksınız. İstediğiniz yasayı getirin hakikat inatçıdır, mücadele güçlüdür. Kararlılık ve irade varsa hakikat kendi ifade edecek yolları yaratır. O kararlılık bizde var, hakikat de o yollardan çıkacak ve sizin yalan düzenini mutlaka bozacak ve sona erdirecektir.
Değişim isteyen bu kirli düzenden, bu şiddet sarmalından çıkmak isteyen en başta gençlerimiz kadınlar, emekçiler, inançlarından dolayı baskı altına alınan en başta Aleviler ve on yıllardır inkar ve imha politikalarına hedef olan Kürtler; hepimiz gücümüzü birleştireceğiz, gücümüzü birleştirerek, bu iktidarı gönderecek ve bu rejimi değiştireceğiz. İktidarın topluma dayattığı esarete karşı halkların cesaretini daha fazla örgütleyecek ve daha fazla büyüteceğiz. HDP fikriyatı bu ülkenin ihtiyaç duyduğu gerçek alternatiftir.” (HABER MERKEZİ)