İnanç ve İktidar – Ortadoğu’da Din ve Siyaset

İnanç ve İktidar – Ortadoğu’da Din ve Siyaset kimin eseri? İnanç ve İktidar – Ortadoğu’da Din ve Siyaset kitabının yazarı kimdir? İnanç ve İktidar – Ortadoğu’da Din ve Siyaset konusu ve anafikri nedir? İnanç ve İktidar – Ortadoğu’da Din ve Siyaset kitabı ne anlatıyor? İnanç ve İktidar – Ortadoğu’da Din ve Siyaset PDF indirme linki var mı? İnanç ve İktidar – Ortadoğu’da Din ve Siyaset kitabının yazarı Bernard Lewis kimdir? İşte İnanç ve İktidar – Ortadoğu’da Din ve Siyaset kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

İnanç ve İktidar – Ortadoğu’da Din ve Siyaset

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Bernard Lewis

Yayın Evi: Akılçelen Kitaplar

İSBN: 9786059800501

Sayfa Sayısı: 256

İnanç ve İktidar – Ortadoğu’da Din ve Siyaset Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

İnanç ve İktidar: Orta Doğu’da Din ve Siyaset, Bernard Lewis’in İslam ve Orta Doğu’nun güncel sorunlarını ele aldığı, inanç ve iktidar arasındaki ilişkiye yoğunlaşarak İslam ve Orta Doğu’da demokrasinin olabilirliğini sorguladığı çalışmalarından oluşmaktadır.

Klasik İslam’da din ile devletin tek ve bir olduğu düşüncesinden yola çıkan Lewis, İslam hukukunun Bay’a ve İstişare ilkelerini inceler ve demokrasinin Hristiyanlıktan ziyade İslam’a daha yakın olduğu sonucuna ulaşır.

Bu temel saptama ışığında, bir sonraki adım günümüz İslam âleminde hüküm süren diktatörlüklerin ve otoriter eğilimlerin ithal edilmiş olduğunu ve modernleşme süreci ile birlikte bu akımların daha da güçlendiğini örnekleriyle ortaya koymak olacaktır. Orta Doğu’da demokrasinin gelişmesinin önündeki en büyük engelin bizzat Batı olduğunu ifade eden Lewis, “İslam’ın temel metinlerinin hiçbir yerinde terörizm ve cinayet emredilmez. Hiçbir yerinde taraf olmayan üçüncü kişilerin gelişigüzel katledilmesinin sözü bile geçmez,” diyerek önemli bir saptamada bulunur.

Bu görüşler doğrultusunda, Orta Doğu’da demokrasinin mümkün olduğunu savunur Lewis. Ona göre demokrasinin gelişmesinde en önemli aktör kadınlar olacaktır. Kadınlar gerek Orta Doğu’nun gerek dünyanın geleceğinde önemli rol oynayacaktır. “İslam topraklarında demokrasinin en büyük savunucuları da yine kadınlar olabilir. Başarısızlığıyla en çok kaybedecek grup oldukları kesindir,” saptamasına katılmamak mümkün gözükmüyor.

İnanç ve İktidar: Orta Doğu’da Din ve Siyaset; inanç, radikal hareketler, terörizm, diktatörlükler ve demokrasi üzerine düşünen herkesin okuması gereken ve bakış açılarını değiştirmeyi vadeden bir kitap.

İnanç ve İktidar – Ortadoğu’da Din ve Siyaset Alıntıları – Sözleri

  • Adalet altında, geleneksel değer ölçülerine göre yaşamak, Batı’nın özgürlük diye adlandırdığına en yakın yaklaşımdır. Ancak Avrupa tarzı diktatörlüğün yayılmasıyla birlikte, Batılı yorumuyla özgürlük düşüncesi de İslam dünyasında yol almaktadır. Özgürlük giderek daha iyi anlaşılmakta, değeri yaygınlaşmakta, daha coşkuyla arzulanmaktadır. Belki de uzun dönemde umabileceğimiz en iyi şey, belki de on dört yüzyıllık bir mücadelenin -bazı yönlerden en tehlikelisi olan- bu son aşamasından sağ çıkabilmesj, umabileceğimiz tek şey budur.
  • Fakat modernlesmenin cok daha kotu bir sonucu, geleneksel duzende devletin otoritesini etkili bicimde sinirlayan -toprak agalari, kentli tuccarlar, asiret reisleri gibi- toplumun araci guclerinin ortadan kaldirilmasidir. Bu araci guclerin giderek zayiflatilmasi, cogunun elenmesiyle, bir yanda devlet giderek guclenip, her yana uzanirken, diger yanda sinirlama ve denetim ortadan yok oldu.
  • Emperyalizmin mirasi, kotu oldugu kadar bazen iyi de olabilir. Orta Dogu’nun buyuk bir bolumunu aralarinda paylasan Ingiliz ve Fransizlar, kendi dusuncelerine uygun rejimler kurdular. Ingilizler parlementer monarsiler kurdu, Fransizlar istikrarsiz cumhuriyetler.
  • Uzunca bir suredir Orta Dogu’nun buyuk bir bolumunde iki egemen ideoloji olmustur; Milliyetcilik ve sosyalizm
  • Her demokrasi hukuken laik değildir. Temsili, parlamenter demokrasinin köklerinin en eskiye dayandığı İngiltere’de -yalnızca biçimsel de olsa- kurumlaşmış bir kilise vardır. Aynısı diğer bazı Avrupa Demokrasileri için de geçerlidir. Ancak diğer yerlerde, özellikle Amerika Birleşik Devletlerinde ve on dokuzuncu yüzyılın sonlarından başlayarak Fransa’da benimsenen din ile devletin ayrılması ilkesi, ikiki bir amacı ortaya çıkarmıştır: Devletin din işlerine karışmasını önlemek; din otoritelerinin öğretilerini dayatmak ve kabul ettirmek veya ayrıcalıklar elde etmek için devletin gücünü kullanmalarını engellemek.
  • Amerikan yanlisi düsüncenin, Amerika karsiti hukumetlerin oldugu ulkelerde en guclu olmasi ilginctir. Dunyada, Amerikan yanlisi dusuncenin Iran’dan daha guclu, daha derin daha yaygin oldugu hicbir ulkenin olmadigini Iranlilardan defalarca duydum.
  • On altinci yuzyilin basindan itibaren de Turkiye’deki Sunni Sultan ile Iran’daki Şii Şah, iki ulke arasinda yasanacak uzun savaslarin ilkini baslatmis, tum Orta Dogu bolgesinin liderligi icin rekabet etmislerdir.Modern donemlerde de, gelecek rekabetlerini hukumet bicimlerinde yine gostermislerdir: Laik demokrasi ve dini koktencilik.
  • Papaligin ilk Hacli cagrisi MS 846’da, Araplarin yonetimindeki Sicilya’dan cikan, donemin cagdaslarinca yetmis uc gemi ve on bin askerden olustugu tahmin edilen bir denis filosunun Tiber nehrini gecip Roma’ya saldirmasiyla basladi.
  • Peki, medyada, konuşmalarda, baktığımız her yerde çok net biçimde dile getirilen bu hayal kırıklığı ortamından başka ne var? Şu anda Orta Doğu bölgesinde başlıca iki düşünce, toplumdaki hastalığın iki tanısı ve sağaltımı için iki yöntem birbiriyle yarışıyor. Bunlardan biri modernist, çoğunlukla laik yaklaşım, İslam ülkelerinin modern uygarlığın bir parçası olabileceği, olması gerektiği; başka bir deyişle, bölgenin zamanı geçmiş fikir ve kurumlara tutunduğu için geri ve yoksul olduğu, çaresinin modernleşme olduğu düşüncesidir.
  • Avrupa’nin genislemesi kitanin iki yaninda oldu: batida deniz yoluyla, doguda kara yoluyla.
  • Ayni bicimde, bugun Orta Dogu’nun buyuk bolumunu yoneten dikdatorlukler baris yapmazlar; aslinda yapamazlar, cunku kendi halklarina uyguladiklari acimasiz baskilari mesrulastirmak, halklarinin ofkesini saptirip dış dusmanlara yonlendirmek icin catisma ortamina gereksinim duyarlar.
  • Yaşamını hâlâ sürdüren monarşiler ve geleneksel rejimler kadar bu türden çeşitli devrimci rejimler, modernizmin hizmetlerine sunduğu hem siyasal araçları hem de ekonomik faydaları koruma ve kullanma arzusunu paylaşırlar.
  • Hukumdarin en buyuk oglunun halef olma hakki, modern donemlerde Avrupa’dan örnek alinincaya kadar Islam ulkelerinde bilinmiyordu.
  • ABD bir sure yalnizca Bati Avrupa’nin bir uzantisi olarak goruldu
  • Bellek bir birey için ne ise, tarih de toplum için odur. Bellek yitimine amnezi, bellek bozulmasına nevroz deriz; tarihini boşlayan ya da çarpıtılmış tarihten beslenen toplum da belleğini yitirmiş ya da nevrotik bir toplumdur. Bu, bir toplum için tehlikeli bir durumdur.

İnanç ve İktidar – Ortadoğu’da Din ve Siyaset İncelemesi – Şahsi Yorumlar

Ortadoğu’da Din ve Siyaset:İnanç ve İktidar
Bernard Lewis, İngiliz Asıllı ABD’li bir Yahudi Tarihçi.
Tarih okurları, Bernard Lewis’e “Modern Türkiye’nin Doğuşu” ve “İki Bin Yıllık Ortadoğu Tarihi” eserleriyle aşinadır.
Bernard Lewis’i Türkiye’de dönem dönem medyatik yapan ise “Ermeni Zorunlu Göç” uygulamasını soykırım olarak değil, Savaşın yan ürünü olarak gördüğünü bildiren beyan ve yazılarıdır.
Bu konuda Bernard Lewis, hem dünya kamuoyunda hem Türkiye içinde rejim karşıtı yapılar tarafından “Kemalizm Türkiyesine Hayranlığıyla ve Yahudi Soykırımını biricik tutma kaygısıyla” duygusal davrandığı yönünde eleştiriler almıştı.
Bernard Lewis’in Danışman olarak ABD Başkanı Oğul Bush Döneminde Ortadoğu’daki işgal ve müdahalelere katkısının bulunduğu tezleri de Türk Kamuoyunda dönem dönem ele alınmıştır.
Bu kadar ön bilgi ve ön yargı ışığında bir yazarın eserini okumak ister misiniz?
Maazallah yanlış bir şey okurum da “Amerikancı olurum,Yahudi olurum” korkusu olanlar rahat olun. O korkuyu bize de çok yaşattılar.Bir çok mühim eseri 30lu yaşların eşiğinde okumak durumunda kaldık.Siz, kitap okumayan insanların acziyet dolu önerilerine kulak asmayın.
Şöyle düşünün “Gri’nin Elli Tonunu” okudu diye kırbaçını alıp sokağa fırlayan birini görmediyseniz bu eserleri okudunuz diye Amerikancı, şucu bucu olmuyorsunuz.Hatta daha dikkatli okuyarak güzel fikirler inşa edebilirsiniz.
Bir detay daha vermek gerekirse Bernard Lewis, meşhur tarihçilere göre daha akıcı bir stille yazan bir akademisyen.
Tarih severlerin Bernard Lewis eserlerinin bu avantajını kullanarak kısa sürede bilgi deposu haline geleceğini söyleyebilirim.
***
Eseri yüzeysel olarak incelemeye başlarsak 13 Bölümden oluştuğunu ve sıkılmadan okuyabileceğinizi söyleyebilirim.
Ortadoğu’da İnançların İktidarları nasıl meşru kıldığını ya da nasıl meşru olmaktan uzaklaştırdığını tema alan eserde mühim sayılabilecek tekrarlar var.
Eserde neler dikkatinizi çekebilir diye düşünecek olursak belki en az 100 başlık açabilirim.(231 sayfalık bir çalışma için gayet cezbedici.)
Şöyle hatırımda kalan ve okura köşe taşı olacak noktaları yazmak gerekirse;
*Türklerin İslam üzerindeki olumlu katkısını tam bizim arzumuza göre anlattığını söyleyebilirim.Bu duygularımızın bilimsellik kazanması gibi bir durum.
*Okur; Türklerin, Arapların ve Farsların devlet geleneği ve yönetim anlayışındaki farklılıklarını mukayese edebilir.
*Batı’nın Özgürlük Anlayışı ile İslam’da Adalet Anlayışını mukayese edebilir.
*Devleti Aliyye’nin farklı din ve inançlara hoşgörüsünü bir yabancının gözünden okuyabilir.
*Avrupa’daki Müslümanlar arasında Radikal İslamcı yapıların ve İslam adı altında terör örgütlerinin çok kolay taraftar bulmasının bir nedeni olan eğitimle ilgili tarafını inceleyebilir.
*Türklerin, Avrupa’da Vahhabi anlayışla dini eğitime tabi olmasının sebep ve sonuçlarını okuyabilir.
*Türkiye’de radikal İslam’ın ve İnanca dayalı cinayetlerin diğer Ortadoğu Ülkelerine göre az olmasının sebep ve sonuçlarını inceleyebilir.
*Avrupa’da İslam’ın köktenci bir mantıkla mı yoksa karşılıklı uyumla mı yerleşeceği tartışmasını okuyabilir.
*Tarih boyunca Hristiyanlığın ve Müslümanlığın Ortadoğu topraklarındaki şiddetli çatışmasının benzeşmeden kaynaklı mı yoksa farklılıktan mı kaynaklı olduğu tartışmasını okuyabilir.
*İslam’da ve Batı’da Toplumsal Cinsiyet’in zamanla dönüşümünü mukayese ederek okuyabilir.
Eser, ele alındığında okurların daha fazla bilgi ve mukayese başlığı bulabileceğine inanarak İyi okumalar dilerim.
Yayınevi :Akılçelen
Çeviri: Ayşe Mine Şengel kitap/inanc-ve-iktidar-ortadoguda-din-ve-siyaset–79024 yazar/Bernard-Lewis (Ahmet Sedat Oktay)

BERNARD LEWİS’TEN NEFRET ETMEMİ SAĞLAYAN BİR KİTAP OLDU BENİM İÇİN. MAKALELER İYİ HOŞ, HOŞ DEDİĞİME BAKMAYIN LAFIN GELİŞİ İŞTE. NE KADAR MONOTON, NE KADAR BİRBİRİNİ TEKRARLAYAN MAKALESİ VARSA ÖZELLİKLE TOPLAMIŞLAR. KONU DÖNÜP DOLAŞIYOR KARLOFÇA ANTLAŞMASINA VE BİN LADİN BİLDİRGESİNE GELİYOR. O KADAR SIKICIYDI Kİ, ÖDEVİM OLMASA HAYATTA OKUMAZDIM. KİTAPÇIDA GÖRSEM ARKA SIRALARA ATACAĞIM, BU KİTAP BENİM NEFRETİMİ FAZLASIYLA KAZANDI. EMEĞİ GEÇEN ÇEVİRMENLERE SAYGIMI SUNUYORUM FAKAT BU SEFER PUANIN DÜŞMEMESİ İÇİN KIYAK YAPAMAYACAĞIM, 1 PUAN BİLE ÇOK ASLINDA. (vedat)

Okurken dikkat edilmesi gereken kitaptır,kaynak göstermeden araya doğru olmayan bilgiler eklemiştir veya kendince doğrudur ama nokta atışlar da yaptığı belli oluyor .Örneğin sen nerden biliyordun ki Arap baharı olucak arap ülkeleri bir bir çökücek dedin ? Dikkat edilmesi gereken yazar (Barış)

İnanç ve İktidar – Ortadoğu’da Din ve Siyaset PDF indirme linki var mı?

Bernard Lewis – İnanç ve İktidar – Ortadoğu’da Din ve Siyaset kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de İnanç ve İktidar – Ortadoğu’da Din ve Siyaset PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Bernard Lewis Kimdir?

Bernard Lewis (d. 31 Mayıs 1916, Londra, İngiltere), İngiliz asıllı ABD’li tarihçidir. Princeton Üniversitesi’nde profesördür. İslam tarihi ve İslam-Batı ilişkisi hakkında uzmanlaşmıştır. Ortadoğu hakkında uzmanlaşmış batılı uzmanlar arasında en çok okunan yazarlardandır. Yahudi kökenlidir ve George W. Bush’un danışmanlığını yapmıştır.

Lewis, 1993 yılında Le Monde gazetesine verdiği bir demeçte 1915 yılında Ermenilerin Osmanlılar tarafından öldürülmesinin bir “soykırım” olmadığını, “savaşın bir yan ürünü” olduğunu söylemişti.Paris’te bir mahkeme bunu Ermeni soykırımının inkarı olarak kabul etmiş ve tarihçiyi sembolik olarak 1 Frank para cezasına çarptırmıştı.

Londra Üniversitesi’nde eğitim gördü; yüksek lisansını Ortadoğu Tarihi yoğunluklu olmak üzere Tarih konusunda, doktorasınıysa İslam Tarihi konusunda yaptı. Paris Üniversitesi’ndeki araştırmaları sırasında Türkçe öğrendi. 1938 yılında ders vermeye başladı. 1974’e kadar Londra Üniversitesi’nde, 1974-1986 arasındaysa Princeton Üniversitesi’nde hocalık yaptı. 1998 yılında Atatürk Barış Ödülü’nü aldı. Araştırma alanları Ortaçağ İslam Dünyası, günümüz Ortadoğusu ve Osmanlı Devleti’dir.

Başlıca Yapıtları: The Arabs in History (1950); The Emergence of Modern Turkey (1961); The Assassins (1967); The Muslim Discovery of Europe (1982); The Political Language of Islam (1988); Race and Slavery in the Middle East: an Historical Enquiry (1990); Islam and the West (1993); Islam in History (1993); The Shaping of the Modern Middle East (1994); Cultures in Conflict (1994); The Middle East: A Brief History of the Last 2,000 Years (1995); The Future of the Middle East (1997); The Multiple Identities of the Middle East (1998); A Middle East Mosaic: Fragments of life, letters and history (2000).

Türkçede yayımlanmış yapıtları: Modern Türkiye’nin Doğuşu (1988), İslam’ın Siyasal Söylemi (1993), Ortadoğu: Hıristiyanlığın Doğuşundan Günümüze 2000 Yıllık Tarihi (1996), İslam Dünyasında Yahudiler (1996), Müslümanların Avrupa’yı Keşfi (1997), Çatışan Kültürler – Keşifler Çağında Hıristiyanlar, Müslümanlar, Yahudiler (1999), Ortadoğu’nun Çoklu Kimliği (2000), Tarihte Araplar (2000), Alamut Kalesi ve Hasan El Sabbah(2012).

1998 yılında Atatürk Uluslararası Barış Ödülü’ne layık görüldü.

1915 Ermeni tehciri hakkında sonuçları

Lewis, Ermenilerin bağımsızlık hareketlerinin diğer azınlıkların bağımsızlık hareketleriyle karşılaştırıldığında Osmanli devleti için en ciddi tehdit olduğunu bildiriyor. Lewis’e göre, Türkler, fethettikleri Sırp, Bulgar, Arnavut ve Rum ülkelerinden isteksiz de olsa vazgeçebiliyorlardı çünkü sonuçta uzak olan illerden vazgeçiyorlardı ve devletin sınırlarını “kendi evlerine” yaklaştırıyorlardı. Ermeniler ise, Türklerin anavatanlarının üzerinde yaşıyorlardı. Bu topraklardan vazgeçmek, devleti küçültmek ile değil, devletin parçalanması ile eşanlamlıydı.

Lewis, bu satırları 1966 tarihli The Emergence of Modern Turkey (Modern Türkiye’nin doğuşu) adlı kitabının eski basımında yazıyordu.

Lewis, daha sonra fikir değiştirdi. Aynı kitabın 2002 seneli basımında son cümleyi değiştirdi: kitapta “holokost” yerine “slaughter” (kırım, katliam) ve “1,5 milyon ermeni ölümü” yerine “1 milyondan fazla Ermeni ve bilinmeyen sayıda Türk öldü” yazıyor.

1993 senesinde fransız Le Monde gazetesine verdiği röportajda, aynı vatan için iki halk arasında süren kavganın soykırım ile bittiğinin kuşkulu olduğunu söylemişti. Lewis, Ermenileri yok etmek için bir plan olmadığını, Osmanlı belgelerinin ermenileri kovmak / zorunlu yer değiştirmek (expulsion) niyetini ispatladığını ancak kökten yok etmek (extermination) niyetini ispatlamadığını söyledi. 1 Ocak 1994’te, Osmanlı hükümetinin Ermenileri yok etme niyeti olduğuna dair güvenilir kaynaktan hiç bir delil yok, dedi. Daha sonra, 2002 senesinde The Emergence of Modern Turkey kitabının, yukarıda sözü edilen cümle değişimini gerçekleştirdi.

19 Mayıs 2018 tarihinde Voorhees, N.J. yaşadığı huzurevinde 101 yaşında öldü.

Bernard Lewis Kitapları – Eserleri

  • Alamut Kalesi ve Hasan El Sabah
  • Hata Neredeydi?
  • Ortadoğu
  • Modern Türkiye’nin Doğuşu
  • Tarih Notları
  • Haşhaşiler
  • Demokrasinin Türkiye Serüveni
  • Çatışan Kültürler
  • İnanç ve İktidar – Ortadoğu’da Din ve Siyaset
  • İslam’ın Krizi
  • İslam ve Batı
  • Semitizm ve Anti-semitizm
  • Orta Doğu’da Irk Kavramı ve Kölelik
  • İstanbul ve Osmanlı İmparatorluğu Medeniyeti
  • Tarihte Araplar
  • İslam’ın Siyasal Söylemi
  • Müslümanların Avrupa’ yı Keşfi
  • Babil’den Dragomanlara
  • İslam’ın Siyasal Söylemi
  • İslam Dünyasında Yahudiler
  • Haşişiler
  • Ortadoğu’nun Çoklu Kimliği
  • Uygarlık Tarihinde Araplar
  • İslam
  • Ortadoğu’da Irk ve Kölelik
  • What Went Wrong?
  • Orta Doğu’da Irk Kavramı ve Kölelik
  • From Babel to Dragomans

Bernard Lewis Alıntıları – Sözleri

  • Ve Rab dedi: işte bir kavimdirler ve onların
    hepsinin bir dili var… ve şimdi yapmaya niyet
    ettiklerinden hiçbir şey onlara men edilmeyecektir.
    Gelin inelim ve birbirinin dilini anlamasınlar
    diye onların dilini orada karıştıralım.
    Tekvin 11: 6-7 (Babil’den Dragomanlara)
  • Orta Çağ tarih ve siyaseti üzerine yazılmış Katolik aleminin kitapları ile İslam aleminde yazılanlar arasında önemli bir fark vardır. Batı Hıristiyan uygarlığı barbar istilalarının yarattığı karışıklıklar yaşanırken doğmuştur. Bu süreç boyunca siyasal hayatta baskın olan iki olay her şeye biçim vermiştir –Roma İmparatorluğu’nun yıkılışı ve Hıristiyan Kilisesi’nin yüklelişi. İlk Hıristiyan siyaset kuramcısı olan Aziz Augustine’e göre, siyasal gövde insan zihninin bir ürünü olup kötü bir şeydi. Devlet ise, insanoğlunun cezalandırılması için; en azından, ilk günahın ödenmesi gereken bir karşılığı olarak ortaya çıkmıştır. (İslam’ın Siyasal Söylemi)
  • Zatıalilerinizin karnını göğsünüzden göbeğinize dek yarmak istiyorum, çünkü kürsünüzden bizlere ķüfür ediyorsunuz. (Haşhaşiler)
  • Genç Türkiye’nin ilk önderleri siyasetçiler değil,şairler ve yazarlar oldu.. (Modern Türkiye’nin Doğuşu)
  • “Yahudiler ve Siyonizm bir kötülük ağacı gibidir. Bu ağacın kökü New York’tadır, dalları tüm dünyayı sarmıştır ve yaprakları da Yahudilerdir- yaşlı ya da genç, kadın ya da erkek, istisnasız tüm Yahudiler ağacın dikenli yaprakları, zehirli dikenleridir. Bu zehir hızla yayılan ve çok ölümcül bir zehirdir.” (Semitizm ve Anti-semitizm)
  • Eğer şikayet ve mağduriyetten vazgeçebilir, farklılıklarını çözebilir ve ortak bir yaratıcı çaba içinde yeteneklerini, enerjilerini ve kaynaklarını biraraya getirebilirlerse, o zaman bir kez daha Ortadoğu’yu, Antikçağ ve Ortaçağ’da olduğu gibi büyük bir uygarlık merkezi haline getirebilirler. Şimdilik seçim, kendi ellerinde. (Hata Neredeydi?)
  • Ömer Selman’a sordu: ” Ben hükümdar mıyım yoksa halife mi?”
    Selman şöyle cevap verdi : Eğer Müslüman ülkesinde bir dirhem, yahut az veya çok vergi alırsan ve bunu kanunsuz bir şekilde kullanırsan sen halife değil hükümdarsın, demiştir.
    Ve Hz. Ömer bunun üzerine ağlamıştır. (Tarihte Araplar)
  • Sadece üç şeyin duayı bozacağını söylerlerdi -bir eşek, bir köpek ve bir mawla. Mawlā kunya [Arapça isimlerin bir kısmı, Abu–oğlu- kelimesini takip eden bir diğer kişisel isimden oluşurdu, ama her zaman oğlu olması gerekmezdi] kullanmazdı, ancak kendisine kişisel adı ve ikinci ismiyle hitap edilirdi. İnsanlar onlarla yan yana yürümezdi, ya da kafilelerde öne geçmelerine izin verilmezdi. Bir yemekte diğerleri otururken onlar ayakta duruyordu ve bir mawla’ ya yaşından, faziletinden ya da eğitiminden dolayı yemek verilirse, hiç kimsenin Arap olmadığını fark etmemesi için masanın sonunda otururdu. Cenazelerde, bir Arap’ın olduğu yerde, şayet söz konusu Arap tecrübesiz bir genç değilse, bir mawlänın namaz kılmasına izin verilmezdi. Mawla bir kadına talip olan bir kişi kendisini kadının babası ya da erkek kardeşine değil, efendisine tanıtırdı, bu kiși istediği takdirde evliliğe izin verebilir, istemediği takdirde vermezdi. Eğer babası ya da erkek kardeşi efendinin onayı olmadan evliliğe onay verirse, evlilik geçersiz sayılır ve eğer evlilik yerine getirilmişse bu izdivaç değil, zina olarak görülürdü. (Orta Doğu’da Irk Kavramı ve Kölelik)
  • Halifeye aynı zamanda imam denildiği için İmamet terimi de halifelikle eş anlamlı olarak kullanılmıştır. İmamet konusunda, farklı görüşe sahip üç siyasi mezhep vardır. Şiilik, Haricilik ve Ehl-i sünnet. Ancak bu mezhepler, imametle birlikte itikadi ve fıkhi konularla da uğraşmışlar ve bu hususlarda zaman zaman söz konusu mezheplere benzerlik arzetmişlerdir.
    İslam’da siyasi mezheplerin ilki Şiiliktir. Şiiler Hz. Ali’nin, bizzat Hz Peygamber tarafından seçilmiş imam (İmam-ı muhtar) olduğu konusunda birleşirler. Yine onlara göre Hz. Ali sahabenin en faziletlisidir; imamet ancak Ali’nin çocuklarına intikal eder. Ne var ki bu meşru imamlar hep muhalefette kalmışlardır. Dolayısıyla diğer halifeler tarafından yönetilen her hükümet kusurludur.
    Emeviler zamanında Hz. Ali evladına uygulanan baskı ve zulüm, onlar hakkında beslenen sevgi ve muhabbetin alabildiğine genişlemesine vesile olmuştur. Halkın, onlardan birçok kimsenin şehit edildiğini görmesi ise Ehl-i beyt’in yegâne savunucusu gibi görünen Şiiliğin geniş bir alana yayılmasına ve taraftarlarının çoğalmasına yaramıştır. (Haşişiler)
  • İyiliğin zirvesi şudur ki, düşmanını ne ezeceksin, ne de ezilmeye terk edeceksin. (Babil’den Dragomanlara)
  • Tarihin çarpıtılmasına -dalkavukluk etmeye , göz boyamaya ya da başka bir kısmi amaca yönelik- büyük enerjilerin sarf edildiği bir dönemde yaşıyoruz. Bencil olmayan saiklerden ilham aldıklarında bile bu tür çarpıtmalardan hiçbir yarar sağlanamaz. Tarih , kolektif hafızadır ve eğer toplumsal bedeni insan bedeni gibi düşünürsek tarihsizlik amnezi anlamına gelir , çarpıtılmış tarih ise nevroz. (Tarih Notları)
  • Aristo, bazı insanların doğuştan köle olduklarını ve yönetilmeleri gerektiğini söyler. (Ortadoğu’da Irk ve Kölelik)
  • “Daha ileri olanın daha geri olanı incelediği açıklaması gerçeklerle örtüşmez.Avrupalılar Ortaçağ’da İslam’ı incelemeye başladıklarında,Avrupa açık bir şekilde daha geri,İslam dünyası ise açık bir şekilde daha ileri bir seviyedeydi.Müslüman İspanya’nın,Kuzey Afrika’nın ve Orta Doğu’nun uygarlık düzeyi,insan uğraşının hemen her kayda değer alanında Avrupa’nın görece geri toplumlarınınkinden çok daha ilerideydi.Yine de,bu dönemde Batı İslam’ı inceledi,İslam Batı’yı değil.” (İslam ve Batı)
  • Hasan Sabbah’ın sofu, çilekeş ve kanaatkar bir hayat sürdüğü, Alamut’u zaptettikten sonra, ölümüne kadar kaleden aşağı hiç inmediği, içki içmediği, kimseye de içirmediği ve hatta iki oğlundan birini şarap içtiği için öldürttüğü rivayet edilmektedir. (Haşişiler)
  • Emperyalizmin mirasi, kotu oldugu kadar bazen iyi de olabilir. Orta Dogu’nun buyuk bir bolumunu aralarinda paylasan Ingiliz ve Fransizlar, kendi dusuncelerine uygun rejimler kurdular. Ingilizler parlementer monarsiler kurdu, Fransizlar istikrarsiz cumhuriyetler. (İnanç ve İktidar – Ortadoğu’da Din ve Siyaset)
  • In the West, one makes money in the market, and uses it to buy or influence power. In the East, one seizes power, and uses it to make money. (What Went Wrong?)
  • Otoritenin genel ve soyut anlamda karşılığı olarak kullanılan bir başka sözcük ise Sultandır. Bu sözcük de Kuran’da kimi yerde iktidar, kimi yerde koruyucu ve kimi yerde de özellikle etkin iktidar anlamlarında ve sık sık mubin-sultan mubin; bildirilmiş otorite sıfatlarıyla kullanılmış bulunmaktadır. Kuran’da, ayrıca, birinin diğeri üzerinde yetkisini kullanması anlamında da geçmektedir. Öyle anlaşılıyor ki, buradaki kullanımı, erken İslam dönemlerinden beri sürüp gelen bir anlam. Halife Muaviye tarafından Irak’ı yönetmesi için gönderilen Ziyad’a atfedilen ünlü bir söylevde, Ziyad’ın buradaki insanlara hitaben “Sizleri Allah’ın bize verdiği yetkiyle (Sultan) yöneteceğiz.” deyişinden de bu anlaşılıyor. (İslam’ın Siyasal Söylemi)
  • “…çoğu Müslüman ülkede din büyük bir politik faktördür; ve iç politikada bölgesel ve uluslararası meselelerde olduğundan daha önemlidir.” (İslam’ın Krizi)
  • O zamana değin, Müslüman kölelerin büyük çoğunluğu ya Türkler ya da siyahlardı ve Aristoteles’in güncelleştirilmiş doğal köle doktrini, bu insanların köleleştirilmesi için uygun bir mazeret sağlıyordu. (Orta Doğu’da Irk Kavramı ve Kölelik)
  • The perception of space was much affected by the introduction of two European devices for improving vision -reading glasses and telescopes. The first are attested as early as fifteenth century and as far east Iran, where the poet Jami, lamenting the infirmities of old age, remarks that his eyes were now useless ‘unless, with aid of Frankish glasses, the two become four.’ (What Went Wrong?)